25 Ağustos 2008 Pazartesi

Hayaaaattt beni neden yoruyosuuunnnn!!!!

Bazen düşünüyorum da şu dünyaya mutlu olmak için mi mutlu etmek için mi gelmişiz bulamıyorum.. Çok küçük yaştan itibaren bir sorumluluktur öğretiyorlar sadece içeriği değişiyor ama hayatımızdaki yeri malesef hiç azalmıyor aksine katlandıkça katlanıyor.. Önce okulunla ailene hesap vermekle ilgili sorumlulukların daha sonra kendi yağında kavrulmakla arkadaşlarının özel günlerini unutmamak sevgilinin bir dediğini iki etmemekle ..
-tam devam ediyordum ki ev telefonu çaldı aslında hiç bakmak istemiyorum bana olmadığınıda gayet iyi biliyorum ama ne talihsizliktir ki annemin elleri dolu ve o telefonu açıp ona vermek bile benim sorumluluğum. İşte tam da kasdettiğim şey buydu.-

Hayatımız aslında yapmak istemeyip, sırf birileri bizim yapmamızı istiyor diye yaptığımız bir dolu şeyle geçip gidiyor, ve asıl problem biz bunları yaparken ne kaybediyoruz.. Düşünüyorum da sanırım huzurumuzu kaybediyoruz.

Örneğin bugün işten çıkarken işin bittiğinin ve evime gidiyor olmanın mutluluğunu biraz buruk yaşadım. Çünkü evde dağınık odamı toplamam gerektiği hafta sonu deli danalar gibi gezdiğim için dışarı çıkmak istesem bile annemin dırıdırını engellemek adına evde kalmam gerektiği fikirleri hep beynimi sulandırdı.. Ve şimdi evdeyim, odam hala dağınık, ev çok sıcak, elimde bir bira önce yazarak biraz rahatlayacak sonra seve seve sorumluluk denen görevlerimi bir bir yerine getireceğim..
Keşke tek sorumluluğumuz odamızı toplamak ve ailelerimizi hoşnut etmek olsaydı..

Sorumluluklarımızın tek sorumlusu malesefki yakınlarımız olmuyor çoğu zaman. Mesela şuaralar çok soğuduğum ve şiddetle değiştirmeyi düşündüğüm işime hala gidip geliyor olmamın sorumlusu piyasadaki dengesiz ve istikrarsız durum, iş değiştirmenin getireceği riskler ve bilinmezin verdiği o korku.. Yani acaba diyorum bize verilen şu hayatta, elimizde imkanlar olsa dahi, tam da dilediğimiz gibi mi yaşıyoruz? Uzun zamandır görmedğiniz ilkokul arkadaşınızı lise arkadaşınızı arada bir görmek, üniversiteden arkadaşlarla hiçte size uymayan bir zamanda önceden planlandığı için kastırıp görüşmek, erkek arkadaşınız gitmenizi istemiyor diye en sevdiğiniz yerlere gitmekten vazgeçmek, sırf annemi nasıl altederim kaygısıyla sevgilinizle yurtdışı kaçamağını hep ertelemek, iş çıkışı sadece koltukta miskince uzanmak ve huzur aramak isterken bekleyen ev işlerinin baskısı ile koltuktan vazgeçmek, hele de evliyseniz ilk yıl yok senin annendi yok onun annesiydi dedesiydi ninesiydi ebesiydi eşinizle doğru düzgün başbaşa romantik vakit bile geçirememek...

İşte siz her nekadar bu hayat benim desenizde çoğu zaman hatta günde bi kaç kere o sert duvara çakılıyoruz hepimiz. Ama yinede bütün bunlardan çıkarabileceğimiz güzel bir sonuç var;

Demekki yalnız değiliz....

22 Ağustos 2008 Cuma

Biyerlerde yazmaya başladığım ilk gün olmamakla birlikte bu platformda yazmaya başladığım ilk gün.. Çok güzel ve verimli bir gün değil aslından benim açımdan bugün, fakat umarım çok güzel ve verimli yazılarımın başlangıcı olacak bir gün.. Nasıl hayatımıza giren her yeni şey bizlerde tatlı bir heyecan yaratıyorsa, bu blogunda şuan bende yarattığı bu heyecanın daimi olmasını ve ileriki günlerde yazılarımdan birilerinin hoşlanıyor olması dolayısıyla bu hissin farklı boyutlara ulaşıp blogun bana bir şekilde mutluluk katmasını diliyorum..

Sevgiler,